4 Aralık 2012 Salı

'KEŞKE O DELİ BEN OLSAYDIM'

Son Ermeni romanının yazarı Abdullah Ayata, 'Keşke O Deli Ben Olsaydım' romanını anlattı.

O, Kayseri'nin yetiştirdiği önemli yazarlardan biri. Abdullah Ayata, yazdığı romanlar ile oldukça büyük ses getirmekte. Romanlarını gerçek olaylardan alıntı yaparak kurgulayan Ayata, son yazdığı ‘Keşke O Deli Ben Olsaydım’ romanı ile de yükselişine devam ediyor. Ayata beşi yayınlanmış altısı yayınlanmamış olmak üzere toplam 11 kitap’a sahip. Önümüzdeki günlerde Bursa’da yapılacak olan TÜYAP fuarına ise yeni kitabını yetiştirecek.
Sohbete başlamadan önce biraz kendinizden bahseder misiniz?
1958 Tomarza doğumluyum. Lise yıllarımdan beri yazıyorum. Yerel gazetelerde ve okul dergilerinde yazmaya başladım. Çok fazla okuyan biriyim. Birçok kitap yazdım. Yazdığım kitaplarda da bir mesaj veriyorum. Bu mesaj ne? Diyecek olursanız. Bu ülkeyi bize kimler nasıl bıraktı onu göstermek istiyorum. Bu günlerde birlik beraberliğe ihtiyacımız var. Kendisini vatanına adamış insanlar bu vatanı bize hangi şartlarda, nasıl bıraktı. Biz onu ne hale getiriyoruz. Bu mesajı vermek istiyoruz gençlere. Ben şuna inanıyorum. Hiç kimse doğduğunda ailesini, dinini, vatanını seçemiyor. Hep birlikte saygı ve sevgi içinde yaşamalıyız. Türk, Alevi, Çerkez, Laz, Kürt ne olursa olsun önemli değil. Zaten kimse bunu seçemiyor. Bu yüzden bu ülkeye hep birlikte sahip çıkmalıyız. Daha doğrusu bir insan ekmeğini yediği toprağa ihanet etmemeli.
Hocam yazma isteği nasıl geldi? Yazmaya nasıl başladınız anlatır mısınız?
Ben tepki olarak yazmaya başladım. 2 kitaba tepki olarak başladım. Birinci olarak ‘Harry Potter’ kitap serisine karşı yazmaya başladım. Bu kitapta yunan mitolojisi bize sunuluyor. Ben bunun Türk versiyonunu sunmak için yazmaya başladım. Bunun için de yazdığım roman beklemede. Vakti geldiğinde onu da basıp yayınlayacağız. İkinci olarak Erciyes Üniversitesine gelen bir kitap üzerine yazdım. Ermeni olaylarını anlatan bir kitaptı. Ben ona tepki olarak da ‘Son Ermeni’ kitabını yazdım. Bu şekilde yazmaya başladım.
İlk kitabınız ‘Son Ermeni’ çok fazla ses getirdi. Biraz bu kitabınızdan bahseder misiniz?
İlk kitabım ‘Son Ermeni’ 2004 yılında ulusal bir yayınevi tarafından basıldı. Şu anda sekizinci baskısı yapılıyor. Birçok ödül aldı bu kitap. Bugünlerde de kitabın tiyatrosu yapılacak. Bildiğim kadarıyla bu ayın 21’inde şehrimizde yayınlanacak. Daha sonra da Türkiye turnesine çıkacak.
Peki, bu kitabı çıkartmanız Ermeni tarihini öğrenmenizi gerektirdi mi?
Tabii ki bunu gerektirdi. Ben Ermeni tarihi konusunda 3000 sayfalık dokümana ulaştım. Bu alanda oldukça fazla araştırma yaptım. Gitmediğim yer, kütüphane kalmadı. Birçok yazarla da tanıştım. Şu anda kendimi Ermeni tarihi konusunda çok donanımlı hissediyorum. Bu konuda birçok üniversitede seminerlere ve çeşitli etkinliklere katıldım.
            Romanlarınızda gerçek ve ilginç konuları işliyorsunuz. Bu kişi ve konuları seçerken nelere dikkat ediyorsunuz?
Genellikle halk arasındaki gizli kahramanları konu ediyorum. Misal son kitabım ‘Keşke O Deli Ben Olsaydım.’ Burada da toplum tarafından bilinen fakat çok fazla göze gelmeyen bir karakteri işledim. Bizim kahramanımız kayseri kahramanı. Ben bunu Türkiye gündemine taşımaya çalıştım.
            Beğendiğiniz, etkilendiğiniz veya sizde iz bırakan yazar var mı?
Yazarlar genelde ben hiç kimseden etkilenmedim derler de bunun doğruluğu yoktur. Ben Hüseyin Rahmi Gürpınar ve Cengiz Aytmatov’dan etkilenmişimdir. İlla ki Dostoyevski vs. yazarlardan etkilenmişizdir. Bilirsiniz ki Dostoyevski Rusların Mevlana’sı gibidir. Onlara çok bir şey demiyorum. Roman bizde oldukça geç başlamıştır zaten. Dünya klasiklerini yazan her yazardan etkilenmişimdir ama bizden de Cengiz Aytmatov ve Hüseyin Rahmi Gürpınar’dan da etkilenmişimdir. Bizim yazarlarımızın tamamının romanlarını okumuşumdur. Mesela ilkokulda Ömer Seyfettin’in bütün eserlerini okudum.
            Sizi en derinden etkileyen eser hangisi? Diye sorsam.
Beni en derinden etkileyen eserler Abdürrahim Karakoç tarafından yazılmıştır. Vur emri, Doktor Bey ve Hâkim Bey… Bu eserlerin yeri bende çok farklıdır.
            Gözden kaçmayacak bir okur kitleniz var. Bu kitle ile iletişiminizi nasıl gerçekleştiriyorsunuz? Okurlarınız ile aranız nasıl?
Şunu söyleyeyim okur kitlem Kayseri’de pek yok. Bunun için imza günümü Kayseri’de yaptım. Okurlara buradan ulaşmayı düşündüm aynı zamanda yerel basından da ulaşmaya çalışıyorum. İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük illerde oldukça fazla tanınıyorum fakat Kayseri’de değil. Bunun nedeni ise benim. Bunun farkındayım. Benim bir huyum var. Gidip de kimseye benim haberimi yap benimle röportaj yap ya da benim kitabımı oku demem. Aşırı bir gurur vardır bende. Kitap hediye ettiğim insanlar dahi beni aramazsa ben onları aramam. Yani ikinci bir defa rahatsızlık vermem. Bu yüzden de çok fazla tanınmadığımı düşünüyorum. Mesela Makamı çok yüksek birine kitabımı hediye ederim numaramı yazarım. O bana dönmezse ben asla onu aramam. Halk tipi bir insanım. Bu yüzden de kendimi ön plana atmam.
            Son kitabınız ‘Keşke O Deli Ben Olsaydım’ oldukça ilgi gördü. Biraz son kitabınızdan bahseder misiniz?
Konu olarak fazla bahsetmeyeyim de. Sümer bez fabrikasının bir delinin hatırına(Lakabı deli tabi. Delimi akıllımı onu okuyanlar görecek)nasıl yapıldığı anlatılıyor. Bu adam nasıl bir adammış, ne fedakârlıklar yapmış, yurtdışında neler yapmış ve sonunda ne olmuş onlar açıklanıyor bu kitapta. Zaten hikâyenin konusu inanılacak gibi değil. Ben yazdığımda da kimse inanmadı. Böyle bir insan yaşamış olamaz dediler. Romanın aslında kurgu vardır fakat biz gerçek bir olayı anlattığımızı ısrar ettik. Baktık olacak gibi değil. Kitap bittikten sonra geride kalanlar diye bir bölüm eklemek zorunda kaldık. Orada bu adamın ailesinden kim kalmış kim kalmamış onu yazdık. Belediye bundan sonra ilgi duymaya başladı. Kitap aslında 2009 yılında basıldı ve önemli yerlere dağıtıldı. Ondan sonra Kayseri dernekleri vs. beni tanıdı. Bu kitapta demin söylediğim mesajı vermek istiyorum. Bu ülkeyi bize kimler nasıl bıraktı. Anlatımı oldukça akıcı. Çevreden gelen tepkiler de oldukça olumlu. Hatta bu romanın üstüne roman çıkmaz diyenler bile var.
Önümüzdeki zamanlarda yayınlayacağınız kitaplar var mı?
Benim yazmış olduğum ve henüz yayınlanmamış olan 6 kitabım var. Torosların Cinleri, Muhbir Mehmet, Küçük Dağların Gölgeleri, Tanrılara Kafa Tutan Adam, Surlardan Sızan Aşk ve Bohçadaki Sırlar önümüzdeki zamanlarda yayınlanacak kitaplarım. Yani 6 kitabım yayına hazır durumda. İlk olarak yayınlayacağım kitabım da muhtemelen Küçük Dağların Gölgeleri. Bursa Tüyap’a yetiştireceğiz.  Bu arada bizde Keşke ‘’O Deli Ben Olsaydım’ın’’ İstanbul ve Ankara’daki imza törenlerini yapacağız. İstanbul’a göndereceğiz kitabı. Onlar alacak pazarlamasını yapacak, ortamını hazırlayacak. Biz gidip söyleşi programına katılacağız. Ankara’da ise henüz yer ayarlamadık. Kitap sosyal medya’da paylaşılmaya başlandığından beri aramaya başladılar. Gelin şurada imza töreni yapalım gibi. Bizde düşünüyoruz henüz bir yer belirlemedik. Yani Ankara’da da merkezi bir yer ayarlayacağız.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Doğduğu yeri, memleketini, vatanını, milletini, devletini seven herkese selam olsun. Kitap okusun herkes. Kayserili yazar ve şairlere başta Kayseri basını olmak üzere tüm Kayserililerin sahip çıkmasını istiyorum.

1 yorum:

  1. Keşke o deli ben olsaydım kitabını okudum ve çook beğendim ileriki yıllarda bir sinema filmi olarak karşımıza çıkması iyi olur diye düşünüyorum

    YanıtlaSil