Son Ermeni romanının yazarı Abdullah Ayata, 'Keşke O Deli Ben Olsaydım' romanını anlattı.
O, Kayseri'nin
yetiştirdiği önemli yazarlardan biri. Abdullah Ayata, yazdığı romanlar ile
oldukça büyük ses getirmekte. Romanlarını gerçek olaylardan alıntı yaparak
kurgulayan Ayata, son yazdığı ‘Keşke O Deli Ben Olsaydım’ romanı ile de
yükselişine devam ediyor. Ayata beşi yayınlanmış altısı yayınlanmamış olmak
üzere toplam 11 kitap’a sahip. Önümüzdeki günlerde Bursa’da yapılacak olan
TÜYAP fuarına ise yeni kitabını yetiştirecek.
Sohbete başlamadan önce
biraz kendinizden bahseder misiniz?
1958 Tomarza doğumluyum. Lise yıllarımdan beri
yazıyorum. Yerel gazetelerde ve okul dergilerinde yazmaya başladım. Çok fazla
okuyan biriyim. Birçok kitap yazdım. Yazdığım kitaplarda da bir mesaj
veriyorum. Bu mesaj ne? Diyecek olursanız. Bu ülkeyi bize kimler nasıl bıraktı
onu göstermek istiyorum. Bu günlerde birlik beraberliğe ihtiyacımız var.
Kendisini vatanına adamış insanlar bu vatanı bize hangi şartlarda, nasıl
bıraktı. Biz onu ne hale getiriyoruz. Bu mesajı vermek istiyoruz gençlere. Ben
şuna inanıyorum. Hiç kimse doğduğunda ailesini, dinini, vatanını seçemiyor. Hep
birlikte saygı ve sevgi içinde yaşamalıyız. Türk, Alevi, Çerkez, Laz, Kürt ne
olursa olsun önemli değil. Zaten kimse bunu seçemiyor. Bu yüzden bu ülkeye hep
birlikte sahip çıkmalıyız. Daha doğrusu bir insan ekmeğini yediği toprağa ihanet
etmemeli.
Hocam yazma isteği nasıl
geldi? Yazmaya nasıl başladınız anlatır mısınız?
Ben tepki olarak yazmaya başladım. 2 kitaba tepki
olarak başladım. Birinci olarak ‘Harry Potter’ kitap serisine karşı yazmaya
başladım. Bu kitapta yunan mitolojisi bize sunuluyor. Ben bunun Türk versiyonunu
sunmak için yazmaya başladım. Bunun için de yazdığım roman beklemede. Vakti
geldiğinde onu da basıp yayınlayacağız. İkinci olarak Erciyes Üniversitesine
gelen bir kitap üzerine yazdım. Ermeni olaylarını anlatan bir kitaptı. Ben ona
tepki olarak da ‘Son Ermeni’ kitabını yazdım. Bu şekilde yazmaya başladım.
İlk kitabım ‘Son Ermeni’ 2004 yılında ulusal bir
yayınevi tarafından basıldı. Şu anda sekizinci baskısı yapılıyor. Birçok ödül
aldı bu kitap. Bugünlerde de kitabın tiyatrosu yapılacak. Bildiğim kadarıyla bu
ayın 21’inde şehrimizde yayınlanacak. Daha sonra da Türkiye turnesine çıkacak.
Peki, bu kitabı
çıkartmanız Ermeni tarihini öğrenmenizi gerektirdi mi?
Tabii ki bunu gerektirdi. Ben Ermeni tarihi
konusunda 3000 sayfalık dokümana ulaştım. Bu alanda oldukça fazla araştırma
yaptım. Gitmediğim yer, kütüphane kalmadı. Birçok yazarla da tanıştım. Şu anda
kendimi Ermeni tarihi konusunda çok donanımlı hissediyorum. Bu konuda birçok
üniversitede seminerlere ve çeşitli etkinliklere katıldım.
Romanlarınızda
gerçek ve ilginç konuları işliyorsunuz. Bu kişi ve konuları seçerken nelere
dikkat ediyorsunuz?
Genellikle halk arasındaki gizli kahramanları konu
ediyorum. Misal son kitabım ‘Keşke O Deli Ben Olsaydım.’ Burada da toplum
tarafından bilinen fakat çok fazla göze gelmeyen bir karakteri işledim. Bizim
kahramanımız kayseri kahramanı. Ben bunu Türkiye gündemine taşımaya çalıştım.
Beğendiğiniz,
etkilendiğiniz veya sizde iz bırakan yazar var mı?
Yazarlar genelde ben hiç kimseden etkilenmedim
derler de bunun doğruluğu yoktur. Ben Hüseyin Rahmi Gürpınar ve Cengiz
Aytmatov’dan etkilenmişimdir. İlla ki Dostoyevski vs. yazarlardan
etkilenmişizdir. Bilirsiniz ki Dostoyevski Rusların Mevlana’sı gibidir. Onlara
çok bir şey demiyorum. Roman bizde oldukça geç başlamıştır zaten. Dünya
klasiklerini yazan her yazardan etkilenmişimdir ama bizden de Cengiz Aytmatov
ve Hüseyin Rahmi Gürpınar’dan da etkilenmişimdir. Bizim yazarlarımızın
tamamının romanlarını okumuşumdur. Mesela ilkokulda Ömer Seyfettin’in bütün
eserlerini okudum.
Sizi
en derinden etkileyen eser hangisi? Diye sorsam.
Beni en derinden etkileyen eserler Abdürrahim
Karakoç tarafından yazılmıştır. Vur emri, Doktor Bey ve Hâkim Bey… Bu eserlerin
yeri bende çok farklıdır.
Gözden
kaçmayacak bir okur kitleniz var. Bu kitle ile iletişiminizi nasıl
gerçekleştiriyorsunuz? Okurlarınız ile aranız nasıl?
Şunu söyleyeyim okur kitlem Kayseri’de pek yok.
Bunun için imza günümü Kayseri’de yaptım. Okurlara buradan ulaşmayı düşündüm
aynı zamanda yerel basından da ulaşmaya çalışıyorum. İstanbul, Ankara, İzmir
gibi büyük illerde oldukça fazla tanınıyorum fakat Kayseri’de değil. Bunun
nedeni ise benim. Bunun farkındayım. Benim bir huyum var. Gidip de kimseye
benim haberimi yap benimle röportaj yap ya da benim kitabımı oku demem. Aşırı
bir gurur vardır bende. Kitap hediye ettiğim insanlar dahi beni aramazsa ben
onları aramam. Yani ikinci bir defa rahatsızlık vermem. Bu yüzden de çok fazla
tanınmadığımı düşünüyorum. Mesela Makamı çok yüksek birine kitabımı hediye
ederim numaramı yazarım. O bana dönmezse ben asla onu aramam. Halk tipi bir
insanım. Bu yüzden de kendimi ön plana atmam.
Son
kitabınız ‘Keşke O Deli Ben Olsaydım’ oldukça ilgi gördü. Biraz son
kitabınızdan bahseder misiniz?
Konu olarak fazla bahsetmeyeyim de. Sümer bez
fabrikasının bir delinin hatırına(Lakabı deli tabi. Delimi akıllımı onu okuyanlar
görecek)nasıl yapıldığı anlatılıyor. Bu adam nasıl bir adammış, ne fedakârlıklar
yapmış, yurtdışında neler yapmış ve sonunda ne olmuş onlar açıklanıyor bu
kitapta. Zaten hikâyenin konusu inanılacak gibi değil. Ben yazdığımda da kimse
inanmadı. Böyle bir insan yaşamış olamaz dediler. Romanın aslında kurgu vardır
fakat biz gerçek bir olayı anlattığımızı ısrar ettik. Baktık olacak gibi değil.
Kitap bittikten sonra geride kalanlar diye bir bölüm eklemek zorunda kaldık.
Orada bu adamın ailesinden kim kalmış kim kalmamış onu yazdık. Belediye bundan
sonra ilgi duymaya başladı. Kitap aslında 2009 yılında basıldı ve önemli
yerlere dağıtıldı. Ondan sonra Kayseri dernekleri vs. beni tanıdı. Bu kitapta
demin söylediğim mesajı vermek istiyorum. Bu ülkeyi bize kimler nasıl bıraktı.
Anlatımı oldukça akıcı. Çevreden gelen tepkiler de oldukça olumlu. Hatta bu
romanın üstüne roman çıkmaz diyenler bile var.
Önümüzdeki zamanlarda
yayınlayacağınız kitaplar var mı?
Benim yazmış olduğum ve henüz yayınlanmamış olan 6
kitabım var. Torosların Cinleri, Muhbir Mehmet, Küçük Dağların Gölgeleri,
Tanrılara Kafa Tutan Adam, Surlardan Sızan Aşk ve Bohçadaki Sırlar önümüzdeki
zamanlarda yayınlanacak kitaplarım. Yani 6 kitabım yayına hazır durumda. İlk
olarak yayınlayacağım kitabım da muhtemelen Küçük Dağların Gölgeleri. Bursa
Tüyap’a yetiştireceğiz. Bu arada
bizde Keşke ‘’O Deli Ben Olsaydım’ın’’ İstanbul ve Ankara’daki imza törenlerini
yapacağız. İstanbul’a göndereceğiz kitabı. Onlar alacak pazarlamasını yapacak,
ortamını hazırlayacak. Biz gidip söyleşi programına katılacağız. Ankara’da ise
henüz yer ayarlamadık. Kitap sosyal medya’da paylaşılmaya başlandığından beri
aramaya başladılar. Gelin şurada imza töreni yapalım gibi. Bizde düşünüyoruz
henüz bir yer belirlemedik. Yani Ankara’da da merkezi bir yer ayarlayacağız.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Doğduğu yeri, memleketini, vatanını, milletini,
devletini seven herkese selam olsun. Kitap okusun herkes. Kayserili yazar ve şairlere
başta Kayseri basını olmak üzere tüm Kayserililerin sahip çıkmasını istiyorum.
Keşke o deli ben olsaydım kitabını okudum ve çook beğendim ileriki yıllarda bir sinema filmi olarak karşımıza çıkması iyi olur diye düşünüyorum
YanıtlaSil