1959 yılında İstanbul'da doğdu. Darüşşafaka
Lisesi’nde okudu. Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü’nden mezun oldu. B.Ü.
Sinema Kulübü’nde faaliyetlere katıldı. Gelişim Sinema, Gösteri, Kinema, Ve
Sinema gibi dergilerde tercüme, derleme ve film eleştirileri yayınlandı. ABD’de
Ohio State Üniversitesi’nde sinema dalında yüksek lisans yaptı.
Bilim ve Sanat
Vakfı’nda sinema seminerleri düzenledi. Ayşe Şasa ile Kanal 7’de film yorumları
yaptı. Zaman, İzlenim, Yeni Şafak, Dergah gibi yayın organlarında sinemayla ilgili
yazıları çıktı.
2005’te Eurimages’in Türkiye temsilciliğine
getirildi. İki yıl bu görevi sürdürdü. Bir yıl sonra da Avrupa Görüntü-Ses
Gözlemevi’nin Türkiye temsilcisi oldu. Kazakistan Almatı ve İran Fecr Film
Festivallerinde jüri üyeliği yaptı. TRT’de danışmanlık ve film programcılığı
yaptı. İstanbul Kültür A.Ş.’de sinema etkinlikleri yöneticisidir. Star
gazetesinde sinema değerlendirmeleri yaptı.
Sohbete
başlamadan önce Erciyes Film Festivali hakkındaki görüşlerinizi bizimle
paylaşır mısınız?
Festivalin bu yıl 6.sı yapılıyor. Katılım bu yıl da
çok iyiydi. Festivalin ilk gününde 2 oturum oldu. İkisi de çok iyi geçti. Bunun
Türk Sineması için çok getirileri olacağını düşünüyorum. Festival Belgesel ve
Kısa Film olarak ayrılıyor. İkisi de çok önemli. Türk sineması adına bir
kazanım olduğunu düşünüyorum. Hatta bana göre sadece üniversite öğrencilerine
değil öğrenci olmayanlara da açık olmalı. Daha geniş katılım sağlanması adına
iyi olacaktır. Böylece Türkiye’nin de bir yansımasını görebiliriz.
Sinema
Yazarlığı yapma aşkı, isteği, şevki nereden geldi?
Bu herhalde çocukluktan gelen bir sevgi. Ben hep
yatılı okullarda büyüdüm. O bakımdan sinemanın dünyası daha çok büyük renkler
sunuyor. Başka dünyalar, başka insanların yaşadıkları zevkler, başka bir
heyecan bu. Kendi hayatımı renklendiren hikâyelerden ibaret sinema. Yetiştirme
yurdundayken oraya filmler gelirdi. Dolayısıyla o filmler bu sevgiyi yaşattı. Filmlerin
afişleri bile bana enteresan geliyordu. O kadar faklı bir dünya var ki
sinemada. Bu birazda meşrep meselesi. İnsanın içinden gelerek yapması gerekir.
Benim hayatım içe dönüktür. Bu yüzden sinemanın dünyası bir uzaklaşma gibi…
Peki,
Sinema sizin için tam olarak ne ifade ediyor?
Sinema aslında öncelikle insanın dünyasını
zenginleştiren bir sanat dalı. Yani bana göre sinema değerler üzerinden bizim
hayatımızı zenginleştirmeli. Varoluşumuzu yükseltmeli, psikolojimizi beslemeli,
bizi aşkın olana yöneltmeli, aşkın olanın önünü açmalı ve insanı gerçekliğin
ötesinde metafizik ya da mistik olanla tanıştırmalı. O gerçeklik insanın önünü
açmalı.
Geçmişte hâkim olan Yeşilçam sineması. Dolayısıyla o
yapı artık dağıldı. Türk sineması günümüze bir şekilde geliyor. Yeni
yönetmenler çıkıyor vs. ama, sinemamızın bir kimlik sorunu taşıdığını
düşünüyorum. Tam olarak kendini layıkıyla ortaya koyabilmiş değil. Kültürel
kaynaklardan yeterince yararlanmıyor. Geleneğine pek gelemiyor, oradaki
değerlerini pek yorumlayamıyor. Bence o sorunlar giderildiğinde sinemamızın
kimlik sorunu aşılacaktır.
Düş
Gerçek ve Sinema isimli kitabınız var. Yaptığınız bu eserde bir mesaj vermek
istediniz mi? İstediyseniz bu mesaj neydi?
Sinemanın
aşkın bir boyutta olmasını önemsiyorum. Bana göre Sinema vasat bir seviyede
olmamalı, insanın varlığına ve varoluşuna bir şeyler katmalı, onu yükseltmeli.
Bunu da birebir değil, daha dolaylı, donanımlı, metaforlar ve göndermeler
kullanarak belli çağrışımlarla ve imalarla yapabilmeli. Bunu yaptıkça sinema
zenginleşir. Göstermeden gösterebilmek, anlatabilmek. Dolayısıyla ben sinemada
gerçekçiliğin bir zaaf olduğuna inanıyorum. Gerçeği geçekten işlemeli ama bunu
gerçekçi bir tarzda yapmamalı. Ya da o gerçekçiliği öyle bir yorumlamalı ki onu
metafiziği olanla değerlendirmeli. Dolayısıyla daha geniş ve estetik bir
havluyla sinemaya yaklaşmalıyız ve o metafizik ağını da muhakkak düşünmeliyiz.
Sinema
Yazarlığı adına gençlere neler söylemek istersiniz?
Bir kere çok iyi film seyretmeleri lazım. Ama o
filmlere de seçici davranmaları lazım. Belli filmleri seçmeli. Daha sonra
sinema tarihinin klasiklerini bulup seyretmeli. Belli akımları, yönetmenleri ve
onların belli klasiklerini bilmeliler. İyi okumalar yapmalılar. Hem sinemayla
ilgili, hem de psikoloji, felsefe, tarih ve tasavvuf ile ilgili okumaları
muhakkak yapmalılar.
Hocam
şuanda neler yapıyorsunuz?
Şimdi Star gazetesinde yazıyorum, İstanbul
Büyükşehir Belediyesinde hukuki danışmanlık yapıyorum, Festivallerde jüri
üyeliği yapıyorum ve bunun gibi şeyler. Biraz Batıdan ziyade Doğuya bakıyorum.
Doğu sinemalarında bir zenginlik olduğunu düşünüyorum. Önümüzdeki günlerde de
yeni festivaller olacak, oralarda görev yapacağım.
Peki,
birçok işi aynı anda yapmak zor olmuyor mu?
Ben bunları dahi yeterli bulmuyorum. Daha fazlasını
yapmak için çalışıyorum. Yani bir işime diğerinden fazla önem vermiyorum.
İnşallah hepsini gerçekleştirirsem bize bir şeyler katacaktır.
Son
olarak neler söylemek istersiniz?
Gençlerin daha çok çalışmasını istiyorum. Mesela
nitelikli yapımların çok daha fazla salonda gösterilme imkânı bulması lazım.
Yerli yabacı diye ayırt edilmeden. Bu kolay gerçekleşecek bir olgu değil bu
ülkede. İnşallah bu sorunlar giderilebilir ve Türkiye’nin sinema kültüründe bir
yükselme meydana gelir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder