10 Ekim 2013 Perşembe

ANNESİNİ DİNLEMEDİ CEHENNEMDE YANDI

Akşam annesiyle konuştu, gece rüya gördü, sabah ise ressamlığı bıraktı.
Ressamlığa çocukluğunda başlamıştı fakat 2008 yılında korkulu bir rüya gördü. Bekir Güngör, gördüğü rüyayı ise şöyle anlattı: “Annem elimin Kaligrafiye yatkın olduğunu söyledi. Benim ressamlığı bırakmamı Kaligraf olmamı istiyordu. Bense onu dinlemiyor geçiştiriyordum. Bir gece rüyamda cehenneme atılmıştım. Annemi dinlemediğim için yanıyordum. Sabah uyandığımda anneme rüyayı anlattım. Annem ise bana ‘Sende mi aynı rüyayı gördün’ cevabını verdi. Daha sonra ressamlığı bıraktığımı kendi kendime itiraf ettim. O günden bu yana resim çizmiyorum.”
Bekir Güngör kimdir?
Kaligraf Bekir Güngör çocukluğundan beri resim çiziyor. İlkokul yıllarında çizmeye başladı ve Hasan Gürpınar’ın yanına çırak olarak gitti. Gürpınar’ın tezgâhından geçen Bekir Güngör, resme olan yeteneğini geliştirdi. Özellikle portre ressamlığı yaptı. Gördüğü bir rüyadan sonra ressamlığı bıraktı. Kaligrafi sanatına ilgi duymaya başladı. 2008 yılından bu yana Kalifraf olarak hayatını sürdürüyor. Şimdilerde ise Hat sanatına merak salmış durumda. Hat üstatlarından ders alıyor.
Çocukluğunuzdan beri sanatla ilgilisiniz. Şu anda Kaligraf olarak hayatınızı sürdürüyorsunuz. Kaligraflığa nasıl ve ne zaman başladınız?
Mahmut Elmalı isminde çok sevdiğim bir arkadaşım vesile oldu. Birlikte resim çizerdik eskiden. Bana Kaligrafi sanatından bahsetti. Bu işi inceledim, araştırdım. Daha sonra İstanbul’a gittim. Kaligrafi ile ilgilenen ünlü kişilerle tanıştım. Özellikle Sultan Ahmet Meydanı’nda bu işi çok iyi yapan ustalar var. Onlarla tanıştım, fikir aldım. Büyük hattatlardan kaligrafi ile ilgili öğütler aldım. İstanbul’dan Antalya’ya gittim. Antalya’da Süleyman isminde bir abi vardı. Kendisi Kaligrafi’yi çok iyi bilen birisi. Bana çok yardımcı oldu. Bu işin formüllerini verdi ve yeteneğimi nasıl kullanacağımı gösterdi. O günden bu yana çalışıyorum. Çok şükür Kayseri’de bu işi yapan sayılı kişilerden biri konumuna geldim.

Peki, Kaligrafi tam olarak ne oluyor. Kaligrafi’yi tanımlayacak olsanız ne söylersiniz?
Kelimenin kökeni Yunanca kallos 'güzel' ve graphos 'yazı' kelimeleridir. Süsleyerek yazı yazma sanatıdır. Çin başta olmak üzere Doğu Asya, Batı toplumlarına ait tarihleri çok eskiye dayanan birçok kaligrafi örneği mevcuttur. Latin hat sanatı da deniliyor.  
Kaligrafi ile Hat sanatı arasında nasıl farklar var?
Hat sanatında Arapça yazılar yazılır genellikle. Hat sanatında kamışla yazı yazılır. Kaligrafi’de ise farklı kalemlerle yazılır. Hattat olmak çok zordur. Kamışla yazmak muazzam zordur. Bunun yanı sıra hattatlık büyük bir şeydir. Kaligrafi ise biraz daha basit. Bir kişi hem hattat, hem kaligraf olabilir. Hattat olmak için en az 7 sene lazım. Ama bizim ders aldığımız hocalarımız 30-40 yılını verdi.

‘HATTAT BEKİR’ DİYORLAR
Bir mahlasınız var mı?
Bana ‘Hattat Bekir’ diyorlar. Ben hattat olmadığımı söylüyorum. Kaligrafi ile uğraşıyorum ama hattat olmak için çabalıyorum. Hat sanatına başladım uzun zaman önce.  Bu konuda da çalışıyorum. İnşallah iyi bir hattat olacağım.

Hayatınızı sanata verdiniz. Bunun sonucunda da Kaligrafiyi iş olarak irca etmeye başladınız. Bu kadarı nasıl verdiniz zor olmadı mı?
Sanayi şehrinde sanat yapmak çok mantıklı gözükmüyor. Babam bile bırak git organizede kendine iş bul diyor. Ama ben sanatı yaşam biçimi olarak görüyorum.  Sanatta para diye bir şey yoktur. Sanatçı kazanmak için bu işi yapmaz. Zaten sanatçının değeri hayattayken bilinmez. Aslında para sanat için önemli değildir. Çok şükür karnımızı da doyuruyoruz.

Bu işi yaparken ne hissediyorsunuz?
Bunu anlatamam. Yani çok farklı hissediyorum. Bambaşka bir dünyada oluyorum. Bulutların üzerinde yürüyor gibi oluyorum.

Kayseri’de Kaligrafiye ilgi var mı?
İnsanların dikkatini yavaş yavaş çekiyoruz. Bu işin kazancı ayrı bir mevzu. İnsanlar göze hoş geldiği için bu yazı ile ilgileniyor. Benim normal yazım çok kötüdür. Ama Kaligrafiyi biraz gayret ve sabırla çok iyi yapıyorum. Bu kaleme sihirli kalem diyorum. Elime bu kalemi alınca tuhaf şeyler oluyor. ‘Yazan eli görmeyen göz yazıyı kalemle yazıyor sanır’ diye bir söz var. Bu söz bu durumu çok iyi anlatıyor.

Durumlar nasıl? Bu sanatı yapan biri olarak sıkıntılarınızı anlatır mısınız?
Biz gurbetçi sezonunda çok iyi iş yaptık. Yaz sezonunda iyi oluyor ama onun dışında çok nadir iş yapıyoruz. Fuarlara, büyük firmalara vs. gitmek lazım. Bu şekilde bir koşuşturma bunun yanı sıra sermaye ve yatırım isteyen bir iş. Kötü yazan, bu işi yapamayan insanlar çıkıyor. Onlar da ucuz fiyattan yazılar yazıyor. Bu durum kötü sonuçlara yol açıyor. Kalite farkı her şeyi gösteriyor. Hatta gurbetçi arkadaşlar bizi yurtdışına çağırıyor. Almanya’ya gitsek çok iyi iş yaparmışız. Ama biz orada olmak istemiyoruz. Şehrimizde de bu sanat bilinsin ve dikkat çeksin istiyoruz. İş olarak bakınca bunlar ortaya çıkıyor. Ama sanat olarak bakılınca bunların hiçbiri akla gelmiyor.
"SIKINTI ÇOK BÜYÜK"
Sıkıntıların yanı sıra yaptığınız çalışmaların değer görmesi için ne yapılmalı? Bu konuyla ilgili beklentileriniz var mı?
Biz bu konuda belediyemizden destek bekliyoruz. Bursa’da bu işi yapan birisi var. Bursa Büyükşehir Belediyesi bu adamı Çin’e götürdü. Türk kültürünün tanıtıldığı toplantılarda vs. yer aldı. Orada muazzam ses getirdi. Ben bir tablo yapmıştım. Çok güzel bir çalışma yapmıştım. Belediye Başkanımız Mehmet Özhaseki’ye bunu hediye etmek için belediyeye gittim. Hediyeyi özel kalem müdürüne teslim ettim. Bana kimse bir teşekkür bile etmedi. Ben gerçekten bunu isterdim. Sanata değer verilsin isterdim. Bizim için çalışmalar yapılıyor. Belediye çalışmalarını sürdürüyor. Hunat Medresesi bunlardan biriydi ama yinede yetmez. Biz Avrupa’ya açılmak istiyoruz. Avrupa’daki kültür etkinliklerine bizi de götürmelerini istiyoruz. İşin para boyutu farklıdır. Sayın Mehmet Özhaseki, bize bu konuda yardımcı olsun istiyoruz. Türk kültür günleri gibi etkinlikler olunca hep İstanbul’dan gidiyorlar. Neden Kayseiri’den giden yok? Bizim Sultanahmet gibi bir meydanımızda yok. Kayseri’de sanatçıların eli kolu bağlanmış durumda. Sadece yaz aylarında az bir iş yapıyoruz. Onun dışında hiçbir şey yapamıyoruz. Sanat sokağı yapıldı ama nereye? Bizim meydanda, göz önünde olmamız lazım. Ayakkabıcılara verdikleri yer gibi bir yer verilemez mi? İstanbul’a özeniyoruz. Bu sanattır. Milyar milyar getirisi yok. Sadece sanat bu. Biz sanat irca etmek istiyoruz. Paranın bir önemi de yok.

Son olarak neler söylemek istersiniz?
Kayseri’nin meydanını Sultan Ahmet Meydanı gibi sanata açık bir hale getirilsin. Hattatlara, Kaligraflara, Ebruzenlere sanatlarını özgürce icra edebileceği bir ortam olsun. Sanayiye, yer altına yer üstüne çalışmalar yapılıyor. Herkes bunun farkında. Ama sanatta eksiğiz. İnşallah kale projesine ek olarak bunlar da olur. İstanbul gibi sanat merkezi olabiliriz. Bunun önünde bir engel yok.







































 






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder