Mazaka Yayıncılık Editörü Yazar İrfan Birol, Türkiye'deki edebiyat ortamını değerlendirdi ve Kayseri'de yaptığı çalışmaları anlattı.
Birol, ''Biz
Kayseri’de kimsenin uğraşmadığı işlerle uğraşıyoruz. 2-3 ya da 5 yıl çalışıp da
kitap çıkartan yazar yok denecek kadar az. Bir biz uğraşıyoruz bunlarla. Bu
yüzden Kent için çalıştığımızı belirtiyoruz.''
Sohbete
başlamadan kendinizden bahseder misiniz?
Ben 1956 yılında Yozgat’ta doğdum. Yozgat Lisesi
mezunuyum. Balıkesir Necati Eğitim Enstitüsü fen bölümü mezunuyum. Balıkesir’de
Öğrenci Derneği başkanlığı yaptım. Ülkü Ocakları yöneticiliği yaptım. 1960’da
ihtilal olunca içeri girdim. Balıkesir, Mamak diyerek cezaevlerinde kaldım.
Bana öğretmenliğimi ‘’sakıncalı’’ diyerek vermediler. Yozgat’ta sanayide gres
yağı sattım. Daha sonra Şekerbank’ta çalıştım. 1991’de Kayseri’ye geldim.
Kayseri’de ağabeyimle birlikte fotoğrafçılık yaptım. Başak TV ve Başak Radyo’da
yöneticilik yaptım. 2005’de de Mazaka yayıncılığı kurduk. O günden beri Mazaka
Yayıncılığın editörlüğünü yapıyorum.
Yayınevlerinin
kuruluş hikayeleri her zaman farklı olmuştur. Sizin yayınevinizin kuruluş
hikâyesi nasıl?
Biz 2005 yılında kent üzerine kitaplar çıkartmaya
karar verdik. Bu kitapları çıkartmanın zorluklarını bildiğimiz için kendi
yayınevimizi kurduk. Kendi kitaplarımızı basmak üzere kurduk ve kent yararına
işler yaptık.
20’nin üzerinde kitap bastık. Bunun 10 tanesi benim
de parmağım olan kitaplardır. Mesela ‘Kayseri’nin meşhurları’ diye bir çalışma
yaptık. 188 Kayserilinin biyografisini yazdık. Bunları 10 kategoriye ayırdık.
Bu kategorilerdeki önemli kişilerin hayat hikâyelerini yazdık. 610 Sayfalık bir
çalışma olmuştu. ‘Kayseri Yapbozları’ çalışmasını büyük karikatürist Mustafa
Kuzu ile gerçekleştirdik. ‘Kayseri’de altın sözler’ çalışmasını yaptım.
Dedelerimizin, Ninelerimizin söylediği sözleri çizdirdik. 200’e yakın sözü
çizim haline getirdik. ‘Atanı bul Kayseri’ diye bir internet sitesi oluşturduk.
Bu site sayesinde insanlar Aile geçmişlerini bulabildi.
Kayseri’de
yapılan işleri takdir etme konusunda bir zafiyet var mı?
Bir zafiyet tabii ki var. Fakat bu Kayseri ile
ilgili değil tüm Türkiye ile ilgili bir durum. Bizim ülkemizde böyle işler pek
rağbet görmüyor. Kültür bakanlığının ISBN numarasına göre yıllık basılı
materyaller listesine baktığımız zaman bunu çok net görebilir. Kayseri bu
listede çok iyi durumda değil. 2011 yılında 159 tane kitap basılmış. Bugün de
çok farklı değil. Kenti yöneten insanlar çok iyi kültürel hayatın olduğunu
sanıyorlar ama Kültürel çalışmalar içler acısı bir durumda. Bu sadece kültür
adamlarının işi değil. Bence herkesin bir şeyler yapması gerekir. Kayseri bu
konuda ileri bir noktada değil hatta kötü bir durumda.
Bu
zafiyet nasıl giderilmeli? Neler yapmak gerekir?
Zafiyetin düzelmesi için ortamın düzelmesi lazım.
İbni Sina’nın çok güzel bir sözü vardır. ‘’Bilim ve sanat iltifat görmediği
yerden göç eder’’ diyor. Bu söz bu durumu gayet iyi açıklıyor. Başta kent
yöneticileri olmak üzere yazar, çizer, şair, edebiyatçı kısaca kültür
adamlarının bu işe çok fazla önem vermesi lazım. Burada öyle bir ortam olmalı
ki insanlar yazmalı yazdığı zaman zevk almalı mutlu olmalı.
Bu
durum edebiyat ortamının çok çetin olmasından kaynaklanmıyor mu?
Şimdi o söylediğin şey normal. Birkaç grubun
rekabeti çok çetin geçer. Örneklendirecek olursak; Rektörlük seçimleri olur
kıran kırana geçer. Gazeteciler cemiyetinin seçimleri çok ilginçtir. Bir de
yazarçizer takımının çatışması var. Çünkü onların hepsi egolu insanlar. İnsanın
egosu olmazsa yazabilir mi? ben bu durumu olumlu görüyorum. Bu durum yeni
eserlerin daha iyi işlerin ortaya çıkmasına neden oluyor. Zaten biri eleştirdi
diye kimse yazmaktan vazgeçmez.
Kayseri’nin
en büyük kitapevlerinde bile yerel yazarlar rafların arkasında kalıyor bu
duruma ne demeli?
Ben bu kitapevlerine gider gelirim. Oraları bir
ticarethane olarak düşünelim. Ticarethaneler de arz talep ilişkisi üzerine
kurulmuştur. Bu nedenle çok satılanlar göz önündedir. Ama bizim temel
problemimiz okumamak. Biz toplum olarak okumadığımız için durum böyle.
Hep
okuma oranı düşük, yazan, çizen yok dedik. Bunun nedeni teknolojinin
bilinçsizce kullanılması olamaz mı? Bugün 15 yaşında bir kızın elinde milyarlık
telefon var.
Bu topyekûn bir şey. Bunun eğitimle, aileyle,
ortamla birçok şeyle ilgisi var. Bir fidanın meyve vermesi için toprak, tohum,
bahçıvan hepsi iyi olmalı. Bugün her şey iyi olacak ortam iyi olacak, çocuklar iyi
olacak durum bundan ibaret.
Biraz
da yayınevine dönersek, yayınevi olarak Kayserili yazarçizerler ile aranız
nasıl?
Bizim hiçbir problemimiz yok. Biz hem kendi
kitaplarımızı basıyoruz hem de dışarıdaki insanların kitaplarını bastık. Ve her
çeşit kitaplar bastık. (Yemek, ekonomi, istatistik, edebiyat) Ben biraz daha
müsamahalı bakıyorum duruma. Zaten Kentte yazma çizme yok. Bide bunu
eleştirirseniz hiçbir şey kalmaz ortada. Bizim uğraştığımız şeylerle de kimse
uğraşmıyor. 2-3 yıl çalışıp da kitap çıkartan çok kişi yok denecek kadar az.
Bir biz uğraşıyoruz bunlarla.
O biraz iddialı olur ama biz gidebildiğimiz kadar
Kayseri’nin eskisine gitmek istiyoruz. Yazabildiğimiz kadar bugünü yazacağız.
İnsanların hayat hikâyelerini, birikimlerini her şeyi yazdık. İnsanlara
kentimiz ile ilgili sorular soruyoruz.
Peki,
İlerisi için çalışmalarınız var mı?
Kayseri adına bir prestij kitabı hazırlayacağım.
Bankaların dergileri gibi bir şey olacak ama bu çok çok daha iyi hazırlanacak.
Kayseri imajı ile bir çalışma yapıyorum. Birde Kayseri’deki bütün
hayırseverleri yazmak istiyorum. Daha önce Kızılay’ın hayırseverlerini
yazmıştım ama bu başka olacak. Kayseri’de 500 kadar hayırsever var. Hepsiyle
röportaj yaparak çok iyi bir çalışma yapmak istiyorum.
Son
olarak neler söylemek istersiniz?
Ben öncelikle teşekkür etmek istiyorum. İbni
Sina’nın o sözü beni çok fazla etkiliyor. Biz buradan kültürel ortamı daha
canlı hale getirmek için çalışıyoruz. Bu
başta benim görevim. Bunu yarın öbür gün gençler yapacak. Şikâyet etme ile
olmaz bu. Bizim çalışmamız lazım. Allah bana nefes verdikçe ben bu kent için
çalışacağım. Herkesin de çalışmasını istiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder