Laçin yayınevi sahibi Mehmet Çelebi, Türkiye'de okunan kitap miktarının çok az olduğunu söyledi ve basılan kitapların okunmadığını söyledi.
Yayınevi’nin
kuruluş hikâyesini anlatır mısınız?
Birbirinden değişik kurum ve
kuruluşları, değişik kişilikleri ve yaptıkları çalışmaları sizinle
paylaşıyorum. Bugün tabiri caizse tırnakları ile kazıyarak bir yerlere gelen ve
bugün tutunmaya çalışan Lâçin yayınevinden sizinle birlikte olacağız. Bu
yayınevi uzun yıllardır Kayseri’nin Kültür ve Sanat hayatına hizmet etmekte.
Zaten aldığı ödüller, plaketler ve şiltler bunun bir göstergesi.
Laçin yayınlarının evveliyatı fotokopi, kırtasiye ve
tez yazımına dayanır. Bu şekilde kurulmuş bir şirketti. Bu şirketin kurucu
ortaklarındanım. Şirket ekonomik kriz ve değişik nedenlerden dolayı feshedilme
durumu ile karşı karşıya kalınca bir miktar sorumluluğu kendi üzerimize aldık.
O şirketin feshedilmesinin ardından. Üniversiteye verdiğimiz çeşitli hizmetler
vardı. Bunların üstüne kitap yayıncılığını da ekleyerek devam ettik. O günden
bugüne bizzat kendim ilgilendim. Bazıları ham el yazısı olarak geldi. Bazıları
üniversiteden bilgisayar ortamında geldi. Bu bilgisayar ortamında gelenlerin
mizanpajı vesaire bunların hepsi bizim elimizden çıktı. El yazısı ile yazılmış
olan yazıları da önce bilgisayar ortamına aktardık. Bu iş bir ihtiyaçtan ve
kendi hevesimizden dolayı doğdu diyebilirim. Üniversitedeki hocaların
eserlerini yayınlayacak bu tarzda bir yayınevi yok gibiydi. Üniversite ile
ilişkilerimiz ve bizim kitap sevgimiz birleşince masaüstü yayıncılığa başladık.
Yayınevi
olarak bugüne kadar kaç kitap bastınız?
270’in üzerinde eser neşrettik. Bu eserlerin birçoğu
akademik eserler. Daha çok üniversite hocalarına yönelik. Bunun duşunda da
Kayseri piyasasındaki yazar, çizer arkadaşların yazıları, şiirleri basılıyor.
Kayseri’nin dışında yayın yaptığımız yerler de var. Yurtdışında görev yapan
Türk vatandaşlarının da kitaplarını bastık. Türkiye’nin içinde de birçok ile Lâçin
Yayınları olarak hizmet götürdük. Şuanda da yayın hayatımıza devam etmeye
çalışıyoruz.
‘’Devam
etmeye çalışıyoruz’’ dediniz. Biraz sıkıntılı galiba durumlar.
Kitap işi başlı başına bir sıkıntı. Okuma
seviyesinin ve sevgisinin çok düşük olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Okuyucunun az
olduğu yerde kitap talebi de az oluyor. Durum böyle olunca da üzücü rakamlar ortaya
çıkıyor. Bizimki biraz gönül işi. Çorbaya tuz misali okuyucu kitlesini bir
nebze de olsa çoğaltmaya çalışıyoruz. Sıkıntısız olması mümkün değil. Hem
imkânlar kısıtlı. Hem de Kayseri özelinde büyük bir sıkıntı var. Basım, yayım
bir noktaya kadar iyi durumda fakat dağıtım ağı yok. Ciddi bir dağıtım
şirketinin olmaması Türkiye’deki diğer okurlara Kayseri’de neşredilen
kitapların ulaşması biraz mümkün olmuyor. O da paralelinde diğer sıkıntıları
getiriyor.
Biz genel olarak kitapları yayınlıyoruz.
Yayınlamadığımız kitaplar ahlak dışıdır. Bunun dışında hiçbir esere kota
koymadık. Siyaset veya başka konularda sınırlamamız olmadı. Eserlerinin bize
bir sıkıntı doğurmayacağına inandığımız bütün eserleri bastık. Bunu da şu gerekçe
ile yaptık. Seçici olabilirdik aslında ama Kayseri henüz o doygunluğa erişmedi.
Yani bir vatandaşın kitabını yayınlayıp yayınlamama kararsızlığına girmedik.
Keşke o kadar imkânımız olsa. Fakat kayseri henüz o doygunluğa erişmedi.
Eserleri edebi değeri olup olmaması gibi kategorize etmiyoruz. Bizi pek
ilgilendirmiyor. Çünkü o edebiyat eleştirmenleri ve okuyucuların takdirine
kalmış bir şey. Onun için de basıyoruz. Tek ölçümüz gayriahlaki ve yasadışı
olmaması.
Yayınevinize
birçok şilt ve plaket verildi. Biraz da bunları anlatır mısınız?
Şimdi çalışmalar hatır gördükçe bizi teşvik ediyor.
Bu noktada Kayseri’de kültür sanat işi ile ilgili olan kurum ve kuruluşlardan
şilt, ödül, sertifika ve sözlü taktirler aldık. Bu bizim çalışma azmimizi
teşvik ediyor. Bu bizim açımızdan yeterli değil aslında. Bütün bu işlerle
uğraşan kişilerin mutlaka takdir edilmesi gerektiğine inanıyorum. Eğer
Kayseri’de bu destek sürecek olsa belki de birçok yayınevi çıkacak. Belki en
çok insan ödülü verilse. Okuyan insan sayısı artar. Bu böyle zincirin halkaları
gibi birbirine eklenerek devam edecek.
O
zaman Kayseri’de yapılan işi takdir etme konusunda bir zafiyet var diyebilir
miyiz?
Evet. Bunu söyleyebiliriz. Bir vatandaş bir eser
ortaya koymuş o eserin değerlendirmesi, eleştirilmesi, reklamı, eşe dosta
tanıtılması noktasında Kayseri yazarçizerleri ve okurlarının böyle bir eksiği
olduğunu düşünüyorum. Biz yine de teşekkür ediyoruz. Bu konuda aldığımız şeyler
bizim çalışmalarımızın karşılığı diye düşünüyorum. Bundan da memnunuz.
İleriye
yönelik büyük hedefleriniz var mı?
Kayseri’de yayıncılık yapmak ve bunu sürdürmek
mucize gibi bir şey. Durum böyle olduğu için bizde ekonomik gücümüz sınırlı
olduğu için bu işi biraz daha ileriye götürmek, biraz daha ciddi şeyler
başarabilmek için ciddi ekonomik destek gerekiyor. O da bizde olmadığı için.
Kendi yağımızda kavrulabildiğimiz yere kadar kavrulacağız. Kültür sanat
hayatına hizmete devam etmeye çalışacağız. Eğer imkânlarımız olmuş olsaydı
dağıtım ağı oluşturmak adına ciddi bir hedef ortaya koyardık. Ama gerçekçi
olmak lazım. Bizim bunu yapabilecek bir gücümüz yok. İnşallah başka birileri
çıkar diye dua ediyoruz.
Zaten
çoğu konuda zafiyet var. Kayseri edebi anlamda ufak bir kitlenin çalışmaları
dışında iyi durumda değil. Peki, siz yayınevi olarak ne tür sıkıntılar
çekiyorsunuz?
Bizim en büyük sıkıntımız çıkan ürünün
dağıtılamaması. Bu ürünün çıkışının 3 ayağı var. Bir bu eseri yazan yazar. İkincisi
bunu yayına hazırlayan yayınevi. Üçüncüsü de dağıtım. Kayseri’de dağıtım gerçek
manada olmadığından sıkıntı büyük. Kayseri’de beni çok üzen şey kitap satışı
yapan esnaf arkadaşlar Kayseri’de yazan çizen arkadaşlara çok duyarlı değiller.
Kitaplarını raflara koyma noktasında, onları insanlara tanıtma, yönlendirme
noktasında satışı ve pazarlaması konusunda hiç yardımcı olmuyorlar. Çok
arkadaşımı biliyorum eserlerini kitapçılara satılması için götürdüğünde kabul
edilmedi. Kabul edilenler de rafların gerisinde bırakıldı. Meşhur bir atasözü
var bilirsiniz ‘’Ev danasından öküz olmaz.’’ Aynı mantık kültür sanat hayatında
da geçerli. Bana göre Kayseri’de çok değerli kalemler çok değerli eserler
vermelerine rağmen Türkiye geneli bir üne sahip olan sayısı çok az. Bunun
sebebi de birbirlerine omuz verme, birbirlerini destekleme noktasında büyük bir
zafiyet var. Bir arkadaşımızın eseri yayınlandığında diğerlerinin de ona destek
olması lazım. Bunu bugüne kadar başaramadık. Üretilen ürün de satılmayınca bir
yerde yılgınlık oluyor. Adam eserini yayınlamış ama okuyucuya ulaştıramıyor.
Sizin
yayınevi olarak Kayseri’deki yazarçizerler ile aranız nasıl?
Biz 150'nin üzerinde şahısın eserini bastık. Aramız
da oldukça iyi.
Kayseri’de
yayınlanan kitap sayısı sizce yeterli mi? Bir yayınevi sahibi olarak
gözlemleriniz nasıl?
Ben Kayseri’de ve Türkiye’de yayınlanan kitap
sayısını asla yeterli bulmadım. Laçin yayınları olarak felsefemiz şu: ‘’Okumak
yaşamaktır.’’ Gönlüm ister ki fırından çıkan ekmek kadar kitap üretilsin.
İnsanlar da tükettikleri ekmek kadar kitap okusun. Ancak o zaman gerçek anlamda
yeterli olur. Zaten istatistiklere bakarsak ne durumda olduğumuz görülür.
Son
olarak okurlarımıza neler söylemek istersiniz?
İnsanların kitabı ihtiyaç olarak görmesi gerekir. Bu
noktada test kıskacı ile sıkıştırılmış gençliğin kitap okumasını istiyorum.
Tabi burada dershanelere çok büyük iş düşüyor. Dershaneler o etütlerde
çocuklarımıza birkaç saat okuma etkinliği yapsalar çok iyi olur. Ben bu şekilde
ciddi bir kitap sevgisinin oluşacağına inanıyorum. Vatandaşlara söyleyeceğim
bir şey var. Şeker bayramı ve Kurban bayramında çocuklara kitap hediye
etsinler. El öpmeye gelene şeker verirken kitap da vermek büyük bir sevgi
oluşturabilir. Ben bunun gerçekten yapılmasını istiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder